Gastroözofajiyal Reflü Hastalığının Laparoskopik (Kapalı) Cerrahi Tedavisi

Normalde yutulan bir yemek lokması, yemek borusunu geçtikten sonra mideye geçer. Midenin içeriği mide ile yemek borusunun bileşkesinde yerleşmiş fonksiyonel bir kapak mekanizma ile midede kalır. Günlük hayatta her gün hepimiz midemizin içindeki asit ve yiyeceklerin yemek borusuna geri kaçma olayını yaşamaktayız ve bu tamamen normal bir olaydır. Yemek borusuna geri kaçan asit bu bölgede tahribata yol açarsa işte o zaman Gastroözofajial Reflü Hastalığından (GÖRH) söz edilir.

reflu

Reflü Belirtileri

Reflü, karın bölgesinin en üst kısmında ve göğüs kafesinin arkasında hissedilen ağrı ve yanma hissi, ağız ve boğaza yenilen yemekler ve ya acı suyun geri gelmesi, sık gaz ve geğirme, kusma ve ağız kokusu gibi tipik şikayetlerle seyredebildiği gibi, ağızda su toplanması, göğüs ağrısı, nefes darlığı veya sıkışması, boğaz ile ilgili şikayetler ve ses kısıklığı gibi başka hastalıkları taklit eden şikayetlerle de karşımıza çıkabilir.

Reflü Nedir?

Reflü hastalığında ki ana problem, mide ile yemek borusu arasındaki kapak mekanizmasının bozulması ve buna bağlı olarak midenin içerisinde ki asit ve yemek parçalarının yemek borusuna geri kaçmasıdır. Bu duruma bazen midenin üst kısımlarının göğüs kafesinin içine fıtıklaşması da eşlik edebilir. Dolayısıyla bu hastalığın cerrahi tedavisinde bozulan kapak mekanizmasının tekrar aktif hale getirilmesiyle asidin yemek borusuna geri kaçmasını engellemek sorunu tamamen çözebilir.
Uzun süreli diyet ve ilaç tedavisi, endoskopik enjeksiyonlar veya elektrofrekans tedavileri gibi modern yöntemler uygulanan bir grup hasta problemlerinden kurtulurken ciddi reflü problemi olan hastalar için cerrahi tedavi gündeme gelmektedir.

Reflü Tedavisi

Tıbbın hemen her alanında olduğu gibi teknolojinin ilerlemesiyle günümüzde reflü hastalığının cerrahi tedavisi laparoskopik olarak hem düşük risk hem de maksimum hasta konforu ile uygulanabilmektedir. Teknik olarak bilinen laparoskopik cerrahi ilkeler geçerlidir. Rutin hazırlıklar ve en az 6 saatlik açlıktan sonra ameliyathanede genel anestezi uygulamasından sonra karın boşluğu karbondioksit gazı ile şişirilir ve kamera-ışık sistemi yerleştirildikten sonra gerekli cerrahi aletler port denilen boru sistemleri yardımıyla karın boşluğuna sokulur ve operasyona başlanır. Diyafragmadan midenin fıtıklaşması varlığında önce göğüs kafesine kaçan mide kısmı karın boşluğuna çekilir ve daha sonra dikişler ile midenin geri kaçmaması için yemek borusunun geçtiği aralık daraltılır. Daha sonra özel tekniklerle mide serbestleştirilerek 2cm genişliğinde bir kuşak halinde yemek borusunun çevresine sarılır ve dikişlerle tespit edilir. Özel ölçüm ve ayar aletleri kullanarak bu aşamalar sırasında geçişin daralması ve yutma zorluğunun ortaya çıkması engellenir. Yemek borusunun çevresinde oluşturulan mide kuşağı veya halkası reflü atakları oluşmadan yemek borusunu sıkıştırarak kapatmakta ve böylece midenin içindeki asit ve gıdaların geri kaçmasını engellemektedir. Yine diğer laparoskopik operasyonlarında olduğu gibi kontrollerden sonra karındaki gaz boşaltılarak port sistemleri çıkarılır ve kaslar kapatılarak cilt tercihen estetik bir şekilde kapatılır.

Ameliyat Sonrası

Ameliyattan sonra hastanede kalış süresi ortalama bir veya iki gecedir ve genellikle ameliyattan sonra idrar sondası, mideye burundan takılan boşaltıcı sonda veya karın içine yerleştirilen ve biriken sıvıları boşaltmaya yarayan, dren denilen boru şeklindeki aletlerin takılmasına ihtiyaç duyulmaz. Ameliyattan 5-6 saat sonra hasta yatağından çıkarılır ve dolaştırılır. Ertesi gün sıvı gıdalarla beslenir ve genellikle ağrı kesiciler dışında fazla ilaç tedavisine ihtiyaç duyulmaz. Günlük hareketlerde kısıtlaması olmayan hasta ameliyattan sonraki ilk hafta içerisinde sadece sıvı gıdalarla beslenir ve sonraki 2 hafta içerisinde yumuşak gıdalara izin verilir. Ortalama 20. günden sonra her tür gıda ve beslenme düzeni serbest bırakılır. Yaranın durumuna göre özel yara kapatıcı bantlar ile ameliyattan bir gün sonra duşa izin verilir ve ortalama beş ile yedi gün arasında normal günlük aktivite ve işe başlama mümkün olur.

Laparoskopik reflü cerrahisinde de diğer tüm cerrahi operasyonlarda olduğu gibi belli oranlarda komplikasyon yani operasyona bağlı sorunlar ve ayrıca başarısızlıklar ortaya çıkabilmektedir. Ayrıca bu oranların çok düşük ve cerrahi güvenliğinin oldukça yüksek olduğunu belirtmek gerek. Cerrahi başarının çok yüksek olması ve sorunların açık cerrahiye göre daha az sıklıkla ortaya çıkmasıyla ameliyat sonrası dönemin sorunsuz geçmesi nedeniyle günümüzde reflü cerrahisinde kapalı teknikler dünya çapında altın standart haline gelmiştir.

Diğer birçok gelişmiş ve gelişmekte olan ülkede olduğu gibi reflünün çok yaygın olduğu ülkemizde, bu operasyonlar yaygın bir şekilde ve dünya standartlarında yüksek başarı oranlarıyla gerçekleştirilmektedirler.